Emma
Ingiltere’deki maceram (iki kısım) Işim ise, Ingiltere’ye iki hafta geldikten sonra iş buldum. Bir kaç iş görüşmesine gitmiştim sonra bir akşam telefonumu çağıldı, işi aldığımı söylediler. Ne kadar mutlu olduğumu tahmin edebilirsinizdir. Işime gitmek icin bir saat sürüyordu, önce trenle gidip sonra otobüsün yerinde her gün yarım saat yürüyordum. Sadece günleri çalışıyordum, nişanlım ise eve geç gelirdi, çok çalışıyordu. Ben eve gelince coğu zaman yanlızdım, sık sık dışarıya çıkıp yürüyüş yapıyordum. Işimi çok sevdim, bir restoranda garsonluk yapıyordum. Iş arkadaslarım bana çok nazik davrandı, aslında biri hariç, çok müşteleri gelince herşeye yetişemedigi için biraz gıcık oluyordu ama ben onu anliyordum, o yüzden onu yargılamadım. üç aydır orada kaldık, sinemaya gittik, ben biraz alişveriş yaptım, çok iyi zaman geçirdik. O kadar ingilizce konuşmak benim için iyi pratik olmuş, Isvece’ye dönünce insanlar isveççe konuşurken duymak çok garipti. Ingiliz insanlar gerçekten çok kibar insanlarmiş, işimi bıraktığıma çok üzüldüm, hepsini özlüyorum. Son günümüz çalıstığım restoranda yemek yedik nişanlımla, çok lezzetliydi daha önce denememiştim ama hep lezzetli gözüküyordu. Iş arkadaşlarım bana bir kart almış, orada bir kaç kişi imzaladi, beni mutluluklar diliyorlarmiş. Umarım bir gün geri dönüp herkesi göreceğim. Aşagıdaki fotoğraf iş yerimde çekmiştim.
Jul 19, 2015 2:41 PM
Corrections · 10
1

İngiltere’deki Maceralarım (ikinci kısım) 

İşimi ise, İngiltere’ye geldikten iki hafta sonra buldum. Birkaç iş görüşmesine gitmiştim. Sonra bir akşam telefonumu çağıldı çaldı, işi aldığımı* söylediler. Ne kadar mutlu olduğumu tahmin edebilirsinizdir. İşime gitmek icin bir saat sürüyordu: önce trenle gidip sonra otobüs durağına (durak) her gün yarım saat yürüyordum. Sadece (....... ? )* günleri çalışıyordum, nişanlım ise eve geç gelirdi, çok çalışıyordu. Ben eve gelince çoğu zaman yalnızdım*, sık sık dışarıya çıkıp yürüyüş yapıyordum. İşimi çok sevdim, bir restoranda garsonluk yapıyordum. İş arkadaşlarım bana çok nazik davrandı, aslında biri hariç, çok müşteri gelince her şeye yetişemedigi için biraz gıcık oluyordu ama ben onu anlıyordum, o yüzden onu yargılamadım. Üç aydır orada kaldık, sinemaya gittik, ben biraz alışveriş yaptım, çok iyi zaman geçirdik.

O kadar* İngilizce konuşmak benim için iyi pratik olmuştu. İsveç'e dönünce insanları İsveççe konuşurken duymak çok garipti. İngilizler insanlar gerçekten çok kibar insanlarmış, işimi bıraktığıma çok üzüldüm, hepsini özlüyorum. Son günümüzde çalıstığım restoranda yemek yedik nişanlımla, çok lezzetliydi daha önce denememiştim ama hep lezzetli gözüküyordu. İş arkadaşlarım bana bir kart almış, oradaki birkaç kişi imzalamış*, bana mutluluklar diliyorlarmış. Umarım bir gün geri dönüp herkesi tekrar göreceğim.

Aşağıdaki fotoğrafı iş yerimde çekmiştim.

 

July 20, 2015
1


1) Ya da "kısım iki" dersen de olur; ancak "iki kısım" denilmez burada... Anlam düşük olur...

 

2) "Birkaç" bitişik yazılır. Çoğu Türk de bu hatayı yapar. :) Hatta ekstra olarak şunu da söyleyeyim. "Şey" kelimesini diğer kelimelerden her zaman ayrı yaz. "Herşey" yanlış, "Her şey" doğru :) Bunu da çoğu Türk yanlış yazar...

 

3) "işi aldığımı" dil bilgisi açısından doğru; fakat bir Türk burada genellikle "işe alındığımı" şeklinde yazar. "Passive voice" şeklinde yani. Neden? Çünkü işi sen almıyorsun, iş sana veriliyor. Başka bir ifade ile, iş sana uygun görülüp veriliyor.

 

4) "Ne kadar mutlu olduğumu tahmin edebilirsiniz." Bu cümlen de dilbilgisi açısından mükemmel, hiçbir hata yok. Ancak bunu şu şekilde de kullanabilirsin. "Ne kadar mutlu olduğumu tahmin edemezsiniz." Bu şekilde söylediğinde çok mutlu olduğunu daha bir kuvvetli anlam ile ifade etmiş olursun.

 

5) "İşime gitmek bir saat sürüyordu." "İşime" doğru... Ancak bir Türk bunu "İşe gitmek bir saat sürüyordu." der.

 

6) "Sadece (....... ? )* günleri çalışıyordum." dersen Türkçe açısından bir kelime eksik olur. Yani "Sadece (cumartesi ve pazar / pazartesi - salı / haftaiçi ) günleri demen lazım. Ancak senin burada ifade etmek istediğin şeyi sanırım anladım. Genellikle çalışma saatleri 08:00 - 17:00 olur. Türkçe'de de 08:00-17:00 saatleri arası "mesai saati" olarak bilinir. "Mesai" kelimesi Türkçe'ye Arapça'dan geçmiştir ve Arapça'daki anlamı "gün" demektir. Bu yüzden "Sadece mesai saatlerinde çalışıyordum." dediğinde aşağı yukarı 17:00 gibi işinin bittiğini, sadece gün içinde çalıştığını anlatırsın.

 

7) Emma :) Türklerin çoğu (neredeyse %50'si) "Yalnız" kelimesi yazmasını bilmezler. Bu kelimeyi asla "Yanlız" diye yazma, yanlış olur. Bu kelime "Yalnız" diye yazılır. Yalnız kelimesi "Yalın" kelimesinden geliri. Yani aslı "Yalınız"dır. Fakat "ı" harfi düşer ve "Yalnız" şeklinde kullanır. Bu yüzden buna dikkat et ;)

 

8) Madde 2'ye bak :)) "Şey" kelimesi hiçbir kelime ile birleştirilmez. "Her şey" şeklinde yazılır.

 

9) O kadar* ingilizce konuşmak benim için iyi pratik olmuştu. "O kadar" yerine "Sürekli" demek daha iyi...

 

10) "İngiliz insanlar" denmez Türkçe'de... Çünkü "İngilizler, Fransızlar, Türkler" denildiğinde zaten bir kısım insanlardan bahsettiğin bellidir. Bu yüzden kısaca "İngilizler" demek doğru olandır.

 

11) "İmzaladı." dersen onlar kartı imzalarken senin de görmüş olman lazım. Ancak sen onlar imzalarken görmedin. Ama imzaları görünce imzaladıklarını anladın. Bu yüzden "-di'li geçmiş zaman" değil; "-miş'li geçmiş zaman" kullanmalısın. "İmzalamış."

 

Bence çok çok iyisin Emma. Harikasın... Türkçe'yi sökmüşsün sen :) ("Türkçe'yi sökmek" bir deyimdir: Neredeyse tamamına yakın öğrenmek anlamına gelir.)

July 20, 2015

Ingiltere’deki maceram (iki kısım)

İşim ise, İngiltere’ye geldikten iki hafta  sonra iş buldum. Birkaç iş görüşmesine gitmiştim sonra bir akşam telefonumu çaldı, işi aldığımı söylediler(işe kabul edildiğimi söylediler). Ne kadar mutlu olduğumu tahmin edebilirsinizdir. İş yerine gitmek için bir saat sürüyordu, önce trenle gidip sonra otobüsün yerinde(I didnt understand what you ment here otobüsün yerinde, bus station?) her gün yarım saat yürüyordum. Sadece günleri çalışıyordum( if you meant weekday it should be "Sadece hafta içi çalışıyordum"), nişanlım ise eve geç gelirdi, çok çalışıyordu. Ben eve gelince çoğu zaman yanlızdım, sık sık dışarıya çıkıp yürüyüş yapıyordum. Işimi çok sevdim, bir restoranda garsonluk yapıyordum. İş arkadaşlarım bana çok nazik davrandı, aslında biri hariç, çok müşteri gelince herşeye yetişemedigi için biraz gıcık oluyordu ama ben onu anlıyordum, o yüzden onu yargılamadım. Üç aydır orada kaldık, sinemaya gittik, ben biraz alişveriş yaptım, çok iyi zaman geçirdik.

O kadar İngilizce konuşmak benim için iyi pratik oldu, Isveç'e dönünce insanları İsveççe konuşurken duymak çok garipti. İngilizler insanlar gerçekten çok kibar insanlarmış, işimi bıraktığıma çok üzüldüm, hepsini özlüyorum. Son günümüz çalıstığım restoranda yemek yedik nişanlımla, çok lezzetliydi daha önce denememiştim(tatmamıştım) ama hep lezzetli gözüküyordu. Iş arkadaşlarım bana bir kart almış, orada bir kaç kişi imzaladi, bana mutluluklar diliyorlarmış. Umarım bir gün geri dönüp herkesi tekrar göreceğim.

Aşagıdaki fotoğrafı iş yerimde çekmiştim.

July 19, 2015
Want to progress faster?
Join this learning community and try out free exercises!